Hicret.Org Web Sitesi

Ev almak için biriktirilen paraya zekat düşer mi?

selamlar,kirada oturuyoruz,tokiden taksitle ev alıp ev sahibi olabilmek için peşinatımız var bir miktar. tokinin kampanya başlatmasını bekliyoruz dört gözle. bunun zekatını verecekmiyiz?
Elinizdeki para, henüz asli ihtiyaç olarak kabul edilen eve harcanmadığı için eğer nisap miktarını yani 80 gram altın değerini buluyorsa,ve üzerinden bir sene geçmiş ise,zekata tabidir.Kırkta bir zekat verilmesi gerekir.

Eğer parayı ev için yatırmış olsaydınız o zaman zekat düşmezdi.Ancak para elinizde bulunduğu için zekat verilmesi gerekir.

http://www.fetvalar.com/sorularla-cevabi-1740.html

Günahlardan arınma mevsimi: Üç aylar

ALLAH Teâlâ, mekânlar içinde mukaddes mekanlar; zamanlar içinde de mukaddes zamanlar yaratmış olup, insanlara rahmetini ve nimetlerini çokça ihsan ettiği belli vakitler, belli mevsimler vardır. Haftanın günleri arasında Cuma; kameri aylardan olan ve İslâm alemince "Üç aylar" diye bilinen: Recep, Şaban ve Ramazan ayları bu türden feyiz ve bereketi bol zaman dilimlerindendir.

Şüphesiz bu aylar, dünyanın ağır meşgaleleriyle bunalan ruhlarımızı dinlendirmek ve kulluk şuuru içinde Yüce ALLAH'ın rahmet ve merhametine sığınmak için çok kıymetli fırsatlardır. Yüce ALLAH'a bu aylarda yapılacak yakarışlar, tevbe ve istiğfarlar, kalıcı iyilik ve hayırlar, gönülden paylaşılan sevinç ve kederlerin mükafatı insanlara kat kat verilecektir.

Biraz Açlık, Daha Çok Takva: Oruç

İslam'ın emrettiği bütün ibadetlerin sebep ve gayesi “takva”yı kazanmaktır. Oruç da bunlardan biridir. Oruç kavramından “takva” unsuru çıkarıldığında, elde kalan yalnızca bir aylık açlıktır. Geleneksel bir davranış olarak, ya da bir takım kişisel gerekçelerle katlanılan bir açlık.

Orucun farz kılınışını bildiren ayet şöyledir:“Ey iman edenler! Sizden önceki (ümmet)lere farz kılındığı gibi oruç, -korunasınız/takvayı elde edersiniz diye- size de farz kılındı.” (Bakara/183) Ayetin “takvayı elde edesiniz diye” şeklinde biten son kısmı, orucun gayesini bildirmektedir.

Takva, Allah'a ve O'nun buyruklarına karşı kalpteki derin hassasiyettir.

Takva sahibi olmak, Kur'an'ın hidayetinden faydalanabilmenin de şartıdır. Allah, Bakara Suresi ikinci ayette, “içinde hiç bir şüphenin bulunmadığı bu kitap, takva sahiplerini hidayete ulaştırır” buyuruyor. Anlaşılıyor ki İlahi Kitabın hidayet nurlarından faydalanmak isteyen herkes, takvayı elde etmek zorundadır. O hassasiyeti kalbinde hissedebilmenin yoluna girmekle mükelleftir.

Camide “Tevrat dersi vereceğim” diyen imam

Hiç dikkatinizi çekti mi bilmem.

Ben yeni dikkat ettim.

Türkiye'de ve bütün dünyadaki camilerde Cuma günü hatip minberde Hutbe okurken binlerce insan olmasına rağmen camide çıt çıkmaz ve cemaatin hepsi dikkatle imamı dinler.

Aynı cemaati namazdan sonra bir sinema salonuna alınız ve orada bir konferans tertip ediniz seyredin siz gümbürtüyü.

Öğretmen sınıfta sessizliği sağlamak için birkaç defa "Susunuz" dedikten sonra her öğrenci de en az bir defa "Susunuz" der ve öğrenci başına iki "Sus" gürültüsü çıkar.

Bal ve diger hayvan ürünlerine zekat düser mi?

Bal, Yüce Rabbimizin biz kullarina ikram ettigi gidali, lezzetli ve sifali bir nimettir.Cenab-i Allah ari manasina gelen "Nahl" Suresi'nde balin bu özelligine isaretle söyle buyurur:

"Rabbin bal arisina: Daglardan, agaçlardan ve insanlarin yaptiklari çardaklardan kendine evler (kovanlar) edin. Sonra meyvelerin her birinden ye ve Rabbinin sana kolaylastirdigi yaylim yollarina gir, diye ilham etti. Onlarin karinlarindan renkleri çesitli bir serbet (bal) çikar ki, onda insanlar için sifa vardir. Elbette bunda düsünen bir kavim için büyük bir ibret vardir." ( Nahl suresi, 68. ve 69.Ayetler )

Ebu Hanife'ye göre, bal eger ösri arazideki aridan elde ediliyorsa miktari ne olursa olsun 1/10 nisbetinde zekat düser. Ahmed bin Hanbel'e göre ise, arazinin ösri arazi olup olmamasi hükmü degistirmez. Her halukardabala zekat düser. Bala zekat düsecegini söyleyen alimler görüslerine delil olarak birçok hadis naklederler. Ebu Seyyare el-Met'i 'den rivayet edilen bir hadis su mealdedir:

Ölmüşler için sadaka verilebilir mi?

Ölünün ardından Kuranı Kerim okumak, onun adına sadaka vermek caizdir ve ölünün amel defterine sevap olarak yazılmaktadır.

Ölünün adına sadaka verilmediği zaman ölünün ruhu rahat uyumaz gibi bir husus doğru değildir. Bu dünyada güzel amel işleyen her mümin orada rahat edecektir.

Kaynak:https://tunagur.wordpress.com/2012/08/03/sadaka-ile-ilgili-soru-ve-cevaplar/

Din, nasihat üzere kaimdir

Peygamber efendimizin arkadaşları olan Ashab-ı Kiram, yeni nazil olmuş ayetleri, tekrar tekrar birbirlerine anlatırlardı. O kadar ki, efendimizin huzurunda hep birlikte bulunurlar. Oradan ayrıldıklarında, az önce peygamberden beraber öğrendiklerini, yine birbirlerine anlatırlardı. Sıkılmadan, bıkmadan sürekli herkesin bildiğini kardeşlerine telkin ederlerdi. Zira efendimiz buyurdular ki; "Din nasihat üzere kaimdir"

Buhari'de geçen bir hadiste, Cerir İbn Abdullah (ra) diyor ki:

"Resulullah (sav)'a; Namazı tam kılmak, zekâtı vermek ve her Müslüman'a nasihat etmek şartı ile biat ettim"

Nasihat'ten Ashab-ı Kiram ne anlardı?

Din kardeşinin dünyası ve ahreti ile ilgili menfaatini göstermeyi,

Günahlardan arınma mevsimi: Üç aylar (4)

Bu mes'ut gecelerde ALLAH Teâlâ'nın bütün inanan kullarına va'di var. Tevhîd safındaki ümmetine Resûlullah (S.A.V.) Efendimizin şefaati var. Bu gecelerde gönüller îmân feyziyle dolarak Hakikat-i Muhammediyye mihrabına yönelmiş olurlar. Bu mihraba yönelenlere karşı, ALLAH Teâlâ'nın mağfireti sınırsız, merhameti sonsuz, acıması bitmez, rahmeti asla tükenmez. Bu mübarek gecelerde mü'min ve muhlis kullar ALLAH Teâlâ'ya yönelip saf tutarlar. Ve tek ağızdan ve tek kalpten:

"İyyâke ne'büdü ve iyyâke neste'în. İhdines-sırâte'l-müstakîm. Sırâtallezîne en'amte aleyhim ğayri'l-mağdûbi aleyhim ve leddâllîn.= Rabbimiz sadece, yalnız ve ancak Sana ibadet, kulluk ederiz. Ve bütün işlerimizde yalnız, sadece ve ancak Sen'den yardım isteriz, medet bekleriz. Bizi bütün işlerde dosdoğru, sana doğru varan yola hidayet eyle, eriştir, yönelt. Kendilerine nimet verdiğin; ihsanda, lütuf ve ikramda bulunduğun o mesut bahtiyar kimselerin Peygamberlerin, salihlerin yoluna. Ne o kötü amelleri sebebi ile senin tarafından kendilerine gazap olunmuş, kızılmış ve ne de haktan yüz çevirerek yolunu sapıtmış dalalete düşmüşlerin yoluna değil.4 Âmin, kabul et ya Rabbi" diye dua ederler.

Kefaret Ceza mı Bir Nafile İbadet mi?

Birçok insan kefaret orucu tutmayı nafile bir ibadet olarak anlamakta ve iki ay peş peşe tutulan bu orucu çoşkuyla karşılamaktadır. Gerçekten kefaret orucu böyle midir?

Kefaret orucunun ne olduğuna kaynağına başvurarak cevap bulmak istedik. Bu da bize Saadet Asrı’nı bir nebze soluklama fırsatı verdi. Çünkü Efendimiz s.a.v.’in mübarek sözlerini nakleden o büyük sahabilerden biriyle karşılaştık. Onun naklettiği hadis-i şerifi vermeden önce biraz ondan bahsetmek istedik, bu yüce dinin kaynağı olan o günlerin hatırasına.

Kedicik babası

Meşhu sahabi Ebu Hüreyre r.a.’ın isminin müslüman olmadan önce Abduşşems, müslüman olduktan sonra da Abdurrahman olduğunu bilen pek az insan var. Biz onu hep Ebu Hüreyre olarak tanıdık. Devs kabilesine mensup bir Yemenli.

Mahremiyet ve Tesettür

İnsanı yaratan Allah, dünya ve ahiret selametimiz için koyduğu sınırlara uymamızı bizden talep ediyor.

Bu çerçevede dinin meşru saymadığı, yani haram işlerden sakınmamızı emrediyor.

Haram; yani güzel olmayan, yani çirkin olan, yani insanlık onuruyla bağdaşmayan her türlü tutum, davranış...

Dininin belirlediği ölçülere riayet edip düşük sıfatlardan arınanları ise müjdeliyor.

Bu müjdeden nasipdar olmak için özenle korunması gereken sınırlardan biri de mahremiyet. İffetli ve hayâ sahibi olarak yaşamanın anahtarı mahremiyet.

Ve müslüman kadının mahremiyetinin tezahürü tesettürdür, yani örtünmedir...

Günahlardan arınma mevsimi: Üç aylar (2)

O bakımdan ALLAH Teâlâ'nın kullarına tevbe kapısını, affetme, mağfiret eyleme kapısını açmış olduğu bir ayın kapısından geçmiş oluyoruz. Demek ki, Receb ayında tevbe edeceğiz, ALLAH Teâlâ'nın affını, mağfiretini isteyeceğiz. Şaban ayında Hz.Peygamber (S.A.V.) Efendimizin has ümmeti olmağa çalışacağız. Ramazan ayında da ALLAH Teâlâ'nın lütfuna ermeye, ümmet olarak mükâfatları kazanmaya gayret edeceğiz. Enes b. Malik (R.A.) den rivayete göre Hz.Peygamber (S.A.V.) Efendimiz, Receb ayına girdiği zaman: "ALLAHümme bârik lenâ fî Recebe ve Şaban ve belliğnâ Ramazan. = Ey ALLAH'ım! Receb ve Şaban ayını bize mübarek kıl. Ve bizi Ramazana ulaştır." diye dua ederlerdi. (Taberani, el-Mucemu'l-Evsat, No: 3951; 4/558, Beyhaki, Şuabu'l-Îman, Sıyam:23, No: 3815; 3/375)

Oruçla Kucaklaşmak

Orucun, şekil bakımından dikkat edilmesi gereken pek çok yönü vardır. Bu yüzden, mümin kişi orucu dinin temel rükünlerinden biri olarak kabul edip benimsedikten sonra, geriye sadece bir husus kalır: Orucu Rasulullah s.a.v.’in yaptığı şekilde yerine getirmek için elden gelen çabayı harcamak.

Oruç tutmak, gerek Allah’ın kitabı ve gerekse Hz. Peygamber s.a.v.’in hadisleri ile şartlarını taşıyan herkese farz olan bir ibadettir. Namaz, hac ve zekat gibi uyulması gereken kuralları vardır. Bu nedenle, diğer ibadetler yerine getirilirken istenen şartlara nasıl riayet ediliyorsa, oruçta da aynı hassasiyetin gösterilmesi gerekmektedir.

Mesela namaz kılan bir insan tekbir almak, rükû ve secdeye gitmek zorundadır. Bunlar kişinin kendi tercihine bırakılmış değildir. Her fert namazı Hz. Peygamber s.a.v.’in öğrettiği şekilde, ondan geldiği şekilde kılmak durumundadır. Namazı kendi anlayışına göre yeni bir kalıba sokarak içine bir şeyler katamaz veya içinden bir şey çıkaramaz. Bu nedenle ibadetlerin ruhsal boyutu kadar şekil boyutu da çok önemlidir.

Müslüman olan genç bir Ortodoks kızın kendi kaleminden hikayesi: Hz. İsa ve Mery

İnancı güçlü olmayan bir baba ile sade bir Ortodoks annenin çocuğu olarak Ukrayna’da dünyaya geldim. Babam beni köy kilisesinde gizlice vaftiz etmiş. Komünizmin bütün yasaklarına rağmen annemden gelen “tek tanrı” inanışı ile büyüdüm. Paskalyayı seviyordum. ...

Müslüman olan genç bir Ortodoks kızın kendi kaleminden hikayesi: Hz. İsa ve Meryem’le ilgili ayetlere çarpıldım

Dünyadaki en büyük trajedi hangisidir? En acıklı biten hayatı kim yaşadı yeryüzünde? Kim ne derse desin bence en büyük trajediyi Tolstoy yaşadı.

Üç aylar ve faziletleri

Cenâb-ı Hakk (c.c) kulları için rahmeti, feyiz ve bereketi diğerlerinden daha bol olan günler ve aylar halk etmiştir. Nasıl ki haftanın günleri arasında Cuma günü faziletli bir gün ise, “üç aylar” olarak bilinen Receb, Şaban ve Ramazan ayları da fazileti büyük, feyiz ve bereketi bol, mübarek aylardır.

Receb ayı girince Peygamberimiz (s.a.v); “Allah’ım! Receb ve Şaban’ı bize mübarek kıl! Bizi Ramazan’a ulaştır!" (Ahmed b. Hanbel; Beyhakî) diye dua ederlerdi.

Diğer bir hadis-i şerifte ise Peygamberimiz (s.a.v.); “Recep Allah'ın ayı, Şaban benim ayım ve Ramazan ümmetimin ayıdır.” (Camiü's-Sağîr, Deylemî) buyurmuştur.

Dilencilere sadaka vermek caiz midir?

Allah rızası için verilen yardımlar mükâfatsız kalmaz. Karşıdakinin müstahak olup olmaması bu hükmü değiştirmez. Ama mümkün mertebe gerçek muhtaç olanları araştırıp ona göre yardımda bulunmak gerekir.

Dilenciliğin altında hangi sebep yatarsa yatsın, hepimizin tartışmasız kabul edeceği acı bir gerçek vardır. Bu hastalık toplumun kapanmaz, şifa bulmaz bir yarasıdır.

Görüldüğü kadarıyla, dilenen kişiler ya ihtiyar, kötürüm, sakat ve hasta gibi bedenî özürlerinden dolayı iş bulamayan, çalışma imkânından mahrum kimseler veya özürlü olduğu halde aza kanaat etmeyip kolayından bol paraya göz dikenler yahut bedenen ve ruhen sağlam olup bu yolu bir kazanç ve meslek hâline getirenlerdir.

Toplum hayatında köklü ve esaslı inkılâplar yapan Resul-i Ekrem Efendimizin dilencilik illetine nasıl çareler getirdiğini, ihtiyacı olmadığı halde dilenenlerin mes’uliyetini ve hangi hallerde dilenmenin caiz olabildiğini şu canlı hadise ibretli bir şekilde gözlerimizin önüne sermektedir: